Deprem, yerkabuğunda biriken enerjinin ani bir şekilde boşalması sonucu oluşan titreşimlerin dalgalar halinde yayılmasıdır. Bu dalgalar, zemin ve yapıları etkileyerek hasarlara ve can kayıplarına neden olabilir. Ülkemiz gibi aktif bir deprem bölgesinde, yapıların depreme dayanıklı olması büyük önem taşır. Bu noktada, mimarın deprem bilinci ve yetkinliği devreye girer.
Yapı tasarımında mimarın rolü, sadece estetik ve fonksiyonel gereksinimleri karşılamakla sınırlı değildir. Mimar, aynı zamanda yapının güvenliğini de sağlamakla sorumludur. Bu nedenle, mimarın deprem konusunda bilinçli olması ve yapıları deprem bilinciyle tasarlayabilmesi gerekmektedir.
Taşıyıcı sistem kararlarında mimarın etkisi tasarım aşamasında başlar. Mimari planlama, depreme dayanıklı yapı üretiminin temelini oluşturur. Mimar, planlama sürecinde yapının zemin özelliklerini, taşıyıcı sistemini ve malzeme seçimini dikkate almalıdır. Deprem dalgalarının özelliklerine bağlı olarak yapının üzerinde bulunduğu zemin tehlikeli davranışlar sergileyebilir. Bu nedenle, yapının oturacağı zemin özelliklerine uygun taşıyıcı sistem kararlarının alınması gerekmektedir.
Zemin etüdü raporu, yapının yer alacağı arsanın zemin özelliklerini belirlemek için yapılan bir çalışmadır. Mimar, bu raporu inceleyerek zeminin sağlamlığını ve taşıma kapasitesini anlamalıdır. Zemin özellikleri, seçilecek temel türünü ve taşıyıcı sistem tasarımını etkileyecektir. Mimar, mühendislik dallarıyla etkileşim halinde olmalı, zemin etüd raporunu ve statik projeyi okuyabilmeli, yorumlayabilmeli ve hatta öneri sunabilmelidir.
Mimarın deprem bilinci, mimarlık eğitiminde başlayarak meslek hayatı boyunca artarak devam eder. Mimarlık eğitimi süresince mesleki bilgiler, uygulama bilinci ile verilmekte ve yapılan tasarımlar uygulamaya yönelik değerlendirilmektedir. Mimar, eğitim döneminde ve meslek hayatında mühendislik dallarıyla etkileşim halinde olmalıdır. Özellikle zemin etüd raporu ile statik proje ve raporunu okuyabilmeli, yorumlayabilmeli ve hatta öneri sunabilmelidir.
Mimar, sadece mekan ve cephe tasarlayan bir kişi değildir. Mimar; yapı ve yapım bilgisi, detay elemanlara dair yapı malzemeleri bilgisi ve taşıyıcı elemanlara ait malzeme bilgisi ve taşıyıcı sistem tasarımı bilgisine hakim olmalı ve bunun paralelinde uygulama detayları üretilebilmelidir. Betonarme karkas yapılar, çelik yapılar, ahşap yapılar, yığma kagir yapılar, hafif yapılar, geniş açıklık geçen yapılar malzeme ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlar tarafından da teknik ve uygulamalı olarak bilinmelidir.
Mimar, yönetmelikleri çok iyi bilerek yapıları deprem bilinciyle tasarlayabilmelidir. Mimari planlamaya ek olarak disiplinler arası çalışarak mimari tasarıma uygun taşıyıcı sistem tasarımı yapabilmelidir. Tasarımdaki kütle hareketleri, açık ve kapalı çıkmalar ve döşemelerdeki dengesiz boşluklar mimar tarafından son derece bilinçli yaklaşımlarla çözümlenmeli ve bu sayede sonradan yapılacak tadilatlara ihtimal vermemelidir. Doğal ve yapma çevre verileri, tasarım kaygısı, taşıyıcı sistem seçimi, üretim yöntemi, maliyet, kullanıcı ihtiyaç ve istekleri temelde olan birçok etkene göre doğru malzeme seçimleri yapabilmeli ve uygulamada tüm teknik detaylara hakim olmalıdır.
Deprem bilinciyle tasarlanmış yapıların sismik yük ve strüktür hesapları yapılmalı, sismik izolasyon ve enerji sönümleyici sistemler mümkünse kullanılmalı ve en önemlisi de doğru malzeme ile yapılmış kaliteli bir inşaat süreciyle yapı oluşturmalıdır.
Ülkemizde, depremle birlikte yaşama ve tüm yapıları depreme dayanıklı tasarlamak ve inşa etmek mimarın disiplinler arası bir anlayışla deprem bilincine ve eğitim süreciyle başlayan meslek pratikleri ile devam eden bir yetkinliğe sahip olması gerekmektedir.
Umarım bu yazı, yapı tasarımında mimarın deprem bilincinin önemini vurgulamaya yardımcı olmuştur.